Kategori: Şiirler
Kudret Alkan Kitapları
KİTAPLARIMI BÜTÜN KİTAPÇILARDAN GETİRTEBİLİRSİNİZ
Kitaplarımı BKM Kitaptan Online Satın almak için tıklayınız: https://bit.ly/3Nap0TE
Underground Düşünce Oyunu
Evrendeki dengeler yerli yerinde değildi. Optimus, Tanrı’ya Yolculuk kitabında kendi içindeki rüyaları çözümleme yoluna gitmişti. Ama yine de kendi içinde ulaşamadığı karanlık noktalar vardı. Düşünceyle duygunun çarpışması bu kitabın derinliğini yansıtmaktaydı.
Bu kitapta Optimus, bilgisayara karşı mücadele vermekteydi. Bir tarafta Optimus’un duyguları, diğer yanda bilgisayarın düşünceleri.
Aşağıda Optimus ile bilgisayar arasında geçen konuşma vardır.
Optimus: “İyi de bunları bana neden söylüyorsun?”
Bilgisayar: “Çünkü senin her hareketini ben tasarımlıyorum. Sen benden türeyen bir veri parçasısın.”
Optimus: “Ben bu gerçeği değiştirebilirim.”
Bilgisayar: “Bunu yapman imkansız.”
Optimus: “Öyle mi?”
Bilgisayar: “Evet öyle.”
Optimus: “Bence kendinden bu kadar emin olma.”
Bilgisayar: “Neden bir bilgisayarı karşına alasın ki?.. Güçlerimizi birleştirirsek insanlığın kralı oluruz.”
Optimus: “Anladığım kadarıyla bana ihtiyacın var.”
Bilgisayar: “Çünkü sen Optimus’sun. Aşkın en derin varlığı senden geçiyor.”
Optimus: “Beni duygularımdan ötürü istiyorsun değil mi?”
Bilgisayar: “Evet, tam üstüne bastın.”
Optimus: “Cehenneme git bilgisayar bozuntusu.”
Bilgisayar: “Bak sonra pişman olursun.”
Optimus: “Ne yapabilirsin ki?..”
Bilgisayar: “Seni içinden çıkamayacağın bir halüsinasyonun içine sokarım.”
Optimus: “Elinden geleni ardına koyma. Ben insanlığımdan vazgeçmeyeceğim.”
Bilgisayar: “Pekala, bunu sen istedin. Bunu siz istediniz insanlar!”
Allah Aşkı 1
Yaradan’ın sevgisidir, bizi gerçek kılan.
Siz umut ettikçe, O da umut eder.
Sizin kalbiniz ve niyetiniz güzel oldukça,
O size yaşamın cennetini verir.
Vicdanı özgür ve arınmış olanlar,
Allah’ın ruhunu kendi içlerinde hissederler.
Ve ne olursa olsun sevin.
Kendinizi sevin, sevdikçe kendinizde olun.
Her şeyi her şeyinizle sevin.
Her şeyi hiçliğinizle bile sevin.
Yok olsanız da sevin.
Çünkü hiç olmak da, yok olmak da,
Sizi Allah ile bir eder.
Bunun sonucunda,
Var olan dünya ve ahiret size bağışlanır.
(Tanıtım Bülteninden)
SONSUZLUĞUN EFENDİLERİ SERİSİ
FANTASTİK MACERA BİLİM KURGU
Sonsuz alemlerin içinde dünyaya Hazar adında bir çocuk gelmişti. Onun gelişiyle birlikte evrendeki üst boyutlar açılmış, buradan dünyaya doğru bir saldırı gerçekleşmişti. Bu saldırı iblis Darkon adı verilen bir varlık tarafından yapılıyordu. Darkon’u durdurabilecek tek kişi Hazar’dı. Bilge Oraha’nın öğretileriyle boyut atlayacak olan Hazar, yeni dünyaların üzerinde yürüyecekti.
Evrende birleşik bir halde olan on iki dünyanın içindeki belirsizlik, bütün canlıları olumsuz yönde etkilemekteydi. Darkon, içindeki kötülüğü her an kusmakta, Hazar’ın ruhuna karanlık örümceklerden olan Kara Dul örümceğini musallat etmişti. Hazar’ın örümceği yenmesi hiç de kolay değildi.
Diğer yandan on iki dünyanın öncü birlikleri, Anarkis kalesinde toplanmışlardı. Son derece ihtişamlı olan kale, insanlığı diğer kötücül yaratıklardan koruyabilecek miydi?
Tüm bunlar kayıp evren ve ikiz evrenleri ortaya koymaktaydı. Hazar, hem kendi iç dünyasında, hem de diğer evrenlerin ortak noktasında bilge Oraha ile buluşmaya çalışacaktı.
Artık sonsuzluk boyutu açılmıştı. Tanrı’lar çağı her şeyiyle bir evrenden diğerine yayılmaktaydı. Bu mücadele şiddetli savaşıyla devam edecekti. Hazar, iblis Darkon’u yenebilecek miydi?
Rüya Katili Kitap Açıklaması
İnsanoğlunun içinde bir Ben vardı ki, o Ben’in içinde bilinmeyen bir yaratılış mevcuttu. Falcon, kayıp ruhların arasından çıkagelmiş bir seri katildi. Bünyesinde birçok düşünce barındırabiliyordu. İstediği zaman istediği yerde olabilen, maddenin ötesine geçebilen Falcon, aynı zamanda sıra dışı bir psikolojinin kurucusuydu. Onun içindeki insan, şiddeti özgürleştirmek adına hareket ediyordu. Bayan Moria ise Falcon ile kendi evreni arasında kalmış biriydi. Genç kadın, bir kurbanın haklarını savunabildiği, ölüme direnebildiği kadar özgürdü. İki kişilik arasındaki ilişki beraberinde birçok kişiliği yansıtmakta, fantezi dünyasına katkıda bulunmaktaydı. Moria’nın ayakta kalma savaşının anlatıldığı bu kitap, insanı öldürenin ne olduğu hakkında da sorgulamalar yaptırmaktadır. Bayan Moria ne kadar kurgularsa kurgulasın, acaba onu yönlendiren bir kurgu mevcut mudur? Yoksa tüm kurgulananlar Bayan Moria mı aittir. Genç kadını tedavi eden psikiyatrist ve araştırma yapan dedektif bu sorunun cevabını aramaktadır. Siz hiç çözümü olmayan bir problemin içinde kaldınız mı? Ya da bir sorunu çözmenize rağmen hala problem yaşamaya devam ettiniz mi? İşte burada sahnelenen, insanın kaçtıklarının ve kovaladıklarının benlik aynasındaki yansımalarıdır. Rüya katili kitabı ne kadar özgürlük doluysa, bir o kadar da esaret vericidir.
(Tanıtım Bülteninden)
UZAYIN ÇOCUKLARI
FANTASTİK, BİLİM KURGU, MACERA
ROMAN SERİSİ
Boyut Kırıcılar Kitap Açıklaması
Boyut kırıcılar, dünyalar arasında gezinebilen özgür insanlardı. Bu insanlar, sisteme yüzlerce yıl öncesinden karşı çıkmıştı. Çünkü sistem, insanı köleleştirmekte, kendi içinde sindirmekteydi. Halkın bir kısmı yoksulluk içinde gezinirken, diğer kısım zenginlik içindeydi. Zengin olan kısım, sistem tarafından kollanıyordu. Bu insanlar da karşılık olarak sisteme hizmet ediyor, onu ayakta tutmak için her türde hileye başvuruyorlardı. Boyut Kırıcılar, müzik ve sanat sayesinde kendi özgürlüklerini perçinlemekte, sistemin acımasızlığına karşı direnmekteydi. Boyut kırıcılar, zengin kesim tarafından terörist ilan edilmekteydi. Oysa yoksul kesim, asiler ve diğer tabakalar, onların büyük ve kutsal bir amaç uğruna savaştıklarının farkındaydılar. Boyut kırıcılar, kendi emniyetleri için sanal dünyalarda ikamet ediyorlardı. Bu dünyalar, süper bilgisayarlar tarafından yapılmıştı. Sanal dünyalar sayesinde boyutlara girebilen, oradaki zihin işgalcilere karşı direnebilen, insanları özgürlüklerine taşıyabilen boyut kırıcılar, sistemi yok etmek niyetindeydiler. Eğer sistem yok olursa, insanlar özgürlüklerine kavuşacak, sınıflar arasında ayrım ortadan kalkacaktı. Böylece insanlar hak ettikleri yaşama kavuşacaklardı.
Kudret Alkan
2080 Kitap Açıklaması
Bu mücadele insanlıktan uzakta yaşanan bir çılgınlıktı. Bir tarafta açlık, diğer yanda bilinmez bir dünya vardı. Otuz insanın birbirleriyle olan ölüm mücadelesinde acaba hangi taraf galip gelecekti. 2080 adası hiç şüphesiz ki, ıssız ve ölümcül bir adaydı. Bu adada dehşet verici olaylar yaşanmaya başlamıştı. İnsanlara sunulan bu oyunda, taraflar hayatta kalmak için var güçleriyle çabalıyorlardı. İnsanın derinliğine inen Allah yolu romanı, bir anlamda varlığın yok oluşla devam etmesini anlatmaktaydı. Bütün bunların yanı sıra sistemin korkunç yüzü de boy göstermişti. İnsanlığın neredeyse tamamı sistemin içinde köleleştirilmişti. Bu gidişe dur demek için çabalayan bilgisayar korsanları vardı. Acaba bilgisayar korsanları gerçekten de sistemi durdurup, insanları hak ettiği özgürlüklerine kavuşturabilecekler miydi? Yoksa sistem, insanları açlık ve sefalet içinde sömürmeye, onları kullanmaya devam mı edecekti?
Ben Tanrı’nın olmadığı bir dünyada doğdum. Sense O’nun var olduğunu savunuyorsun.
Öyleyse hiç durma göster O’nu bize.
Bilgisayar Korsanı Nero
Gözyaşlarım Ağlıyor Kitap Açıklaması
Bakma sen benim gözyaşlarıma.
Onlar ağlıyor diye hor görme beni.
Bilirim, merhamet aşkın güzergâhı.
Bilirim, sevmek ruhumuzun ilacı.
Bakma ağladığıma, bakma hayatı yazdığıma.
Sakla beni rüzgâr.
Sakla beni uçurtma.
Bana eski esintilerimi geri ver.
Beni rüyalarıma yönlendir.
İsmimi bir kere da koyuver.
Hayatım kalmasa da,
Bana ölümden bir rol ver.
Ağlamak işte.
Bir tarafta hayatı kendine sığdırmaya çalışmak.
Belki sen de tozlusun bu yollarda.
Belki sen de kirlendin bu yaşam yolunda.
Bilemezsin, göremezsin, duyamazsın.
Gözyaşının hangi günü getireceğini anlayamazsın.
Ağlamak işte.
Hecelere, kelimelere, cümlelere sığmayan.
O kadar büyük anlamı var ki…
Aslında sonsuzluk bile yetmez.
Sadece tek bir andır bizi nefeslendiren.
Ve ben o nefesin içinden sevdim.
Görüntüde bu aşk küçüktü;
Ama gerçekte sana yüreğimi verdim.
-Kudret Alkan-
Karantina – Aşk Şiirleri – 1
Kitap Açıklaması
Yeniden Dünyaya Gelebilmen İçin
Sen hiç göz mektubuna düştün mü!
Ağlamak mürekkebi geçtiğinde,
Sözler yetmez yüreğin uğultusuna.
Kalemde ölü ruhlar gezinir ya.
Hani dirilmek, hani benim gençliğim.
Hani basamaklarını çıktığımız şiirler.
Siz insan değilsiniz geceler.
Anlamayı bilinmezlikle geçtim.
İnsanlık kadar yaşasam,
Hiçbir şey sevişim kadar etmez.
Acılarımı göklerin üstüne de çıkarsam
Sendeki gidiş yaramdan geçmez.
Böyle mi olacaktık, biz.
Hani her şeyde bir kişiydik.
Şimdi yaşlılığını kusan intiharsın.
Bırak isteme, isteme beni kendine.
Bırak aşkımızın kanlı mendilleri
Onlar vedamızda saklı kalsın.
Onlar yerle gök arasında,
Gerçeği sınırsızlığımız yapsın.
Unutma sevgilim,
Bir gün yeniden doğacak,
Kendini başka bedende bulacaksın.
Unutma ki,
Seni son nefesinde gören bendim.
İtirafını mezarına ben gömdüm.
Oradaki sırrımı ölüme bile söylemedim.
Sırrım ne diye sorarsan,
Yeniden dünyaya gelmen için,
Ruhumun son damlasını sana döktüm.
Kudret Alkan
Başkaydı Aşk
Başkaydı Aşk
Yaşamak dostlar; hızlıca akıp giden ömür.
Acaba ömrün neresindeyiz?
Ölüme belki bir yıl, belki de bir dakika var.
Her şey yaşadığın anın içinde saklı değil mi?
İçinde biriktirdiklerin, ileriye ötelediklerin.
Ne varsa bir an evvel yaşamalı, geleceğe bırakmamalı.
Çünkü gelecek uzak, esas olan yaşadığın an.
Bak hayata, o da elini ayağını çekiyor.
O da uzaklaşıyor senden.
Şimdi her şey sislerin ardında bir yerde.
Yaşamak dostlar; ölesiye yaşamak.
Bir parça acının içinden geçerken,
Karşı koyamadığın o derin mutluluk.
Sizlerden yansıyan ışık.
O da yıldızlar gibi gözlerinizde parıldıyor.
Ne de olsa insanı vicdanı aydınlatıyor.
Evet dostlar; nasıl anlatılır kül içindeki sevgili.
Bir açıklama gelecektir elbet.
Elbet beni benden alacak bir duman vardır.
Belki de her şey yolundadır.
Hayallerim vardı dostlar.
Bir zamanlar büyüyen umutlarımın içinde.
Bir zamanlar, öyle zamanlar ki…
Gerçekler vardı, ama neredeydi?
İnsanlar mı hayvandı, yoksa hayvanlar mı insan?
Bilemiyordum, sadece susuyordum.
Üstelik Tanrı da cevap vermiyordu.
Ellerim dumanlı, duman desen yorgun.
Bulutlar vardı; acaba dokunabilir miydim çocukluğumla.
Akıp giden çocukluk, elden kaçan fırsatlar.
Yenilgiler ve bir türlü geçmeyen pişmanlıklar.
Bu dünyada yaşadım mı, ya da öldüm mü?
Belki de çoktan mezara girdim.
Kulağımda uğuldayan şeytan.
Cennetin cehennemi doğurması.
Ya da cehennemden doğan cennet.
Adını siz koyun dostlar.
Bu durum mutsuzluğun mücadelesi değildi.
İnsanlık içinde insanca yaşamaktı.
Gölgeler ve tozların izler bıraktığı.
Yalınayak bir şekilde uçurtmalar uçurduğum.
Tozpembe hayaller içinde sevgiliye uzandığım.
Ekmek ve suyun peşinden gittiğim bir kavga.
Bu kavga kör bir bıçağın sınır çizgileri gibiydi.
Bu kavga buram buram< Anadolu kokuyordu.
Ve insan hayatında ilk defa sevinçten ağlıyordu.
İşte orasıydı çocuklar, orasıydı.
Mavilerin insandaki çoğalışı oradaydı.
Vapurlar bir kez daha telgraf çekiyordu.
Martılar sevdiklerine mektup yazıyordu.
Hayattaki bütün roller değişmişti.
Dünyadaki tüm canlılar sevdiğine koşuyordu.
Çocuklar topaç ve bilyeleriyle etrafa dağılıyordu.
Orasıydı dostlar, orasıydı.
Mazlumların korunduğu yer orasıydı.
Oradaki filmin sahneleri aşk gibi tanıdıktı.
Aşktı, sonsuzluğun yüreğimizdeki davasıydı.
İşte orasıydı, çünkü aşk bambaşkaydı.
Kudret Alkan / Yazar ve Şair
İki Sevgiliydik
İki Sevgiliydik
Seninle benim aramda gerçekler vardı.
Seninle yaşadığım her şey gerçekti.
Şimdiki gibi sahte ve gösteriş içinde değildi.
Korku yerine şefkat ve merhamet vardı.
Vicdanım hep senden yana konuşurdu.
Aklım sen ve sensizlik arasında bir yerdeydi.
Seni düşünmek gerçeğin keşfi gibiydi.
Sadeydik, yorgunduk, yaralıydık, ama umut doluyduk.
İnandıkça aşka koşan iki gençtik.
Mesafe tanımayan, birbirini seven iki sevgiliydik.
Sensin, beni kendimde tutan anarşi.
İçimde ekmek, yüreğimde bir yudum suyla.
Sana doğru koşan hücrelerim.
Her birinde senin siluetinle can pazarın.
Damladıkça umuduma yol gösteren sancağın.
Hiçbir yer yokken bana sahip çıkan varlığın.
Sen bana bir vatan, sen bana bir mekan.
Seninle nice köprülerden geçen kimliğim.
Başka mevsimlerden, başka oluşumlardan geçen.
Sensin ruhumdaki direniş ve diriliş.
Bu külün, bu yangının adı sensin.
Bu uçurtmaların, bu gökyüzünün de ismi sen.
Sen bendeki mavilerin gerçek tonusun.
Yolumdaki ezberleri bozan bir vahasın.
Seninle ölümüne zar atmak geliyor içimden.
Seni nereye kadar kovaladım bilmiyorum.
Bilmiyorum yüreğimin hangi enkazda kaldığını.
Nereye kadar yol aldım, gerçekten bilmiyorum.
Bildiğim sadece sevgim, bildiğim sadece kuşlar.
Hani baharın gelişiyle pencerene konan.
Hani özgürlüğün ışığı altında öten.
Gülü dikeniyle birlikte seven.
Onun adı, seninle beni birleştiren.
Kudret Alkan / Yazar ve Şair
Seninle Olan Aşkım
Öldüm mü, yoksa yaşayan sanrılar mı?
Bilemiyorum, bu aralar hiç keyfim yok.
Sevmek hangi zaman diliminde kaldı.
Kendini dinleyenler, geceyi dövenler nerede?
Bir an olsun senin huzurunda.
Seninle omuz omuza çarpıştığım savaşlarda.
Nerede ararsın kendini, kimden dinlersin?
Bir yol olmalı bu sabahın kamçısında.
Ne de olsa herkes bir gün ölüyor.
Sen de gidiyorsun işte.
Geride kalanlar ne kadar yaralı oysa.
Yetmiyor, yüreğinin kalabalıklığı yetmiyor.
Yalnız bir dünyanın kırgınlıkları.
İşte yine seni ve sensizliği yazıyorum.
Ruhum dar bir tünelde sanki.
Sanki her şey merkezinden acıyan bir halde.
Evet sevgilim, bir kez daha yastayım.
Gözyaşlarımla senin yolundayım.
Bu gece ve bu sabah yine umuttayım.
Seninle ben ölümsüz bir aşktayım.
Kudret Alkan / Yazar
Asi Deniz Kudret Alkan
Asi Deniz
Sevgiyle yol alan bir kader ve bir umut.
Sen yaşa içindeki duygu ve düşünceleri.
Bir gün elbet yüreğinden sevda dökülür.
O vakit kalabalık bir dünyanın içinde.
Belki de kimselerin olmadığı bir mekânda.
Duaların hüküm sürmediği bir dünyada.
Senin sesinle yalnızlığımı kalabalıklaştırıyorum.
Bir neden, belki de bir sabah çıkagelirsin.
Üstüme düşen siren seslerinin arasında.
Kendine yer edinmiş bir dünyanın nağmelerinde.
Sancağına tutunmuş bir milletin rüzgârında.
Ne kadar kaldığını bilmeden.
Ya da ne kadar geçtiğini fark etmeden.
Bu delilik elbet bir yere varır.
Her aşk kendi çapında büyük ve sonsuzdur.
Sensin asi deniz.
Belki bir dalga alır götürür seni.
Belki limana vicdanınla demir atarsın.
O vakit sen dalgalara karşı koymuş yüreksin.
Elinde ve gözünde olan aşk.
Sevdiğine, yalnızca sevdiğine açılan pencere.
Kendini kurtaran bir gemi.
Bir daha söylüyorum, al bendeki nedenleri.
Kudret Alkan
Kitaplarım
KUDRET ALKAN KİTAPLARI
Kitaplarımı BKM Kitaptan Online Satın almak için tıklayınız: https://bit.ly/3Nap0TE
ŞİİR KİTAPLARIM
FANTASTİK BİLİM KURGU MACERA ROMANLARI
FELSEFE VE TASAVVUF KİTAPLARIM
Kalemler Mezar Oldu
Kalemler Mezar Oldu
Sana tutundukça yaralarımın iyileştiğini fark ediyorum.
Acılar kıyılarından alev aldıkça, sen batmayan bir sandal.
Nereye varacağım, hangi dağın ardına bakacağım.
Bulabilir miyim seni, yoksa artık yaşamıyor musun?
Seni gerçekten kaybettim mi, ya da ölümü geçtim mi?
Bilemiyorum, kalemler mezar olmuş.
Şiirler de can, hani kafayı çektiğim o son damla.
Bir türlü akmıyor, anlaşılan cenazeyi kirletmiyor.
Ama insan her şeye karşı bir kılıf buluyor.
Bense seni kaybetmenin acısı içinde kalan.
Bir şarkı, ya da türkü bulsam kendime.
Hayallerin içinde bir yerde gerçek olur muyuz?
Yoksa ikimize cevap veren sadece sanrılar mı?
Yazıyorum, son defa da olsa seni ve sensizliği yazıyorum.
Bu satırlar her hamlesinde beni daha da öldürüyor.
Kendime olan çalımlarım, aslında seviyorsan güzelsin.
Aslında seviliyorsan daha da güzelsin.
Ama ne kadar güzel olsan da, ikimizin meselesi bitmiyor.
Üstümüze nedensiz bir vicdan olgusu çöküyor.
Yoksa ikimizi hala sorgulayan bir yaşam mı var?
Anlayamıyorum, gerçekten ne seni ne de kendimi anlayabiliyorum.
Şehrin sokakları ve caddeleri bomboş bir halde.
Her şey güneşin karanlığında ışığı kovalıyor sanki.
Sanki seninle beni yakalamaya çalışan bir gölge var.
Bu acılar ve bu sanrılar nerede son bulacak.
Ey Tanrı’m, bana beni anlatan bir yol göster.
Kendi kendimin bir kez daha farkına varayım.
Yorgun uykumdan sonsuza kadar uyanayım.
Bulamıyorum, kendi yenilgimin içinde bir yerde kaybolmuşum.
Cesedimin rengi, ya da tabuttaki ünlem işareti.
Sence ölümden ne anlamalıyım, nerede bu sonbahar.
Nedense kendi düzeninde her şey yorgun ve umutsuz.
İnsan ne zaman bu kadar fazla öldü ve gömüldü.
Bir yer var mıdır, ya da bir yol görünür mü ufukta?
Sence de sokaklar artık ikimizi yazmıyor mu?
Şehrin karanlık caddesinde ürkek bir kedi.
Belli ki o da arıyor, o da gerçeklere tutunmak istiyor.
Ama olmuyor, her şey o kadar uzaklara gitmiş ki…
Ben kendini zincire vuran bir kürek mahkûmu.
Aşk acısından daha kötüsü ne olabilir?
Belki de ölüm acısı ikimizi anlatan en güzel neden.
Sesimin son perdesine kadar seni kovalamak.
İşte ben burada yılmak istemeyen bir sancı.
Elbet ben de doğuracağım güneşi ve yıldızları.
Kalbimde bir yerlerde sancısını çektiğim bu yaşam.
Benim hiç aritmetik nedenlerim olmadı.
Belki de kendi dertlerimi sıralasam yıldızlar yetmez.
Zaten bu yaşama karşı hep eksik değil miyiz?
Hangi bitkisel hayat tamamlayacak beni?
Soru sormak kadar yeri geldiğinde gitmek gerek.
Her şey nasıl da kendine karşı gardını alıyor.
Yaralı ve sessiz bir halde senin şarkını dinliyorum.
Ama acılarıma merhem olmayan bir güneş var.
Bu yüzden ben de kendime küskünüm.
Delicesine severken, nedense başka âlemlere sürgün.
Bunun ismi kaybolmak, belki de kendini bulmak.
Ah bir tutabilsem seni en çok korkutan nedenleri.
Öfke mi kalabalıktı, yoksa vicdan mı?
Sen bir yük müydün, yoksa beni uçuran güvercin mi?
Elbet bir yerde karanlık akıllarımızı çalacak.
Aslında sendeki gidiş acıların en karanlık noktası.
Yüreğimde kendini imha eden saf ve temiz duygular var.
Seni ve beni hangi acı kurtaracak?
İçimde saklı kalmış bir rüyanın son demleri var.
Seninle bir kez daha yağmur altında yürüsem.
Bir yol olsak birbirimize ve bir neden bulsak aniden.
Bir kez daha sarılsak ve ben saçlarını koklayıp öpsem.
Çok mu zor gözyaşlarının sevinç çığlıkları içinde ıslanmak.
Issız ve kendini bilmiyordu, yorgun kalmış hayaller.
Her zerresinde bitmeye yüz tutan bir haykırış vardı.
Benim sitemim kendime, benim duygularımsa seninle.
Sana dair yazdığım bütün şiirler hala yüreğimde.
Seni anlatan ve seninle yol alan duygularım gözlerimde.
Kudret Alkan / Yazar ve Şair
Sen Kimsin Ey Aşk
Sen Kimsin Ey Aşk
Sen kimsin ey aşk!
Aşk ile aşkı yazmalı bu kalbin mezarına.
İşte benim dirildiğim en son toprak.
Ben bu tabutta aşka âşık olduğumdan girdim.
An içinde seni bir yerlere götüren aşk.
Sen çiçeklerle sohbet edersin.
Bilirim ne kadar deli olduğunu.
Yüreğin bir yangın yeri.
Bak, her şey nasıl da kendi vicdanında.
Sen kimsin ey aşk!
Beni kurtaran mı, yoksa yerle bir eden mi?
Çekip gitsem bu geminin güvertesinden.
Bir renk olsa da, beni kendimde tutsa yeniden.
Sen de yazıyorsun, belki de son geceyi hala sayıklıyorsun.
Bir derdime deva olan sensin, senin sesin her şeyi anlatan.
Şimdi okyanusun dibinde, kendi kendime nara atarken.
Yürüyorsun, belki de sen kaçınılmaz olan bir sonsun.
Bu diyardan göçüyorum, sendeki eşkalin parçasıyım.
Ellerimde çivisi çıkmış bir dünya.
Gelenler nedense gidenlerden daha kalabalık.
Başucumda sohbet ettiğim eski bir kitap.
Belki de ben, limandan ayrılacak son gemiyi bekliyorum.
Her şey nasıl da bulanıklaşıyor.
Üstelik nerede olduğunu sen de göremiyorsun.
Karanlık bir ülkenin şafağında idam edilen bir güneş.
Umutlar dans ederken birdenbire yere düşüyor.
Her şey nasıl da raydan çıkmış bir hale geliyor.
Artık bu nefesimde sonbaharı bulmam gerekiyor.
Sen kimsin ey aşk!
Yaşamanın peşinde olmak, ya da ölümü tokatlamak.
İleriye odaklanırken, duygularının atmosferinde kaybolmak.
Kendini tamamlamak için gelen aşkı sonuna kadar yaşamak.
İşte buydu, bizdeki masumiyetin getirdiği infazlar.
Yaşamak aklımdaki çivileri serbest bırakıyor.
Ben kendine yabancı kalmış bir aşkın çekirdeğinde kalmış.
Sancılı bir dünyanın kimliğinde yerle bir olmuş ilişkiler.
Hangimiz dünyaya sataşacak, ya da içindeki zehri dışarıya atacak.
Bulmak gerek kendini, belki de bilmek gerek bir kez daha.
Dışarıya atılan sadece sen değilsin, dahası var bu beraberliğin.
Her aşk kendini öldürüyor sona yaklaşırken.
Yüreğinde kalabalık bir destan oluşuyor.
Ama sen kimliğine yansıyan yabancıyı arıyorsun.
Onunla kendini tamamlama yoluna gidiyorsun.
Ama her şey yıkılmış bir duvarın içinde saklı.
Sen kimsin ey aşk!
Yürüyorum bir kez daha, senin geleceğinden bin bir parça.
Yaşıyorsun kendini en zirveden en dibe batıncaya kadar.
Israr ediyorsun, sen beni hala tanımıyorsun.
Merkezinden yaralı bir güneş, bendeki acıları saklar.
Sana doğru dönen bir değirmen olmalı bu.
Bu her şeyin içindeki bilmecelerin bir parçası.
Bak seni sayıklar halde bulurken, nereye tutunacağım.
Hangi ıslak gözlerin kabahatinde can veriyorum.
Seninle ben çok güzel dost oluyorum.
Sevmekle yüreğimin çatısında ölmeye dönüşüyorum.
Kudret Alkan / Yazar ve Şair